بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فَرَاغَ إِلَىٰٓ ءَالِهَتِهِمْ فَقَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ ٩١

Bunun üzerine o da kurnazca onların düzme Tanrılarına varıb dedi ki: «Hani yemek yemiyorsunuz»?!

– Hasan Basri Çantay

مَا لَكُمْ لَا تَنطِقُونَ ٩٢

«Ne oluyor size konuşmuyorsunuz»?!

– Hasan Basri Çantay

فَرَاغَ عَلَيْهِمْ ضَرْبًۢا بِٱلْيَمِينِ ٩٣

Nihayet gizlice onları sağ eliyle bir vur (ub kır) dı.

– Hasan Basri Çantay

فَأَقْبَلُوٓاْ إِلَيْهِ يَزِفُّونَ ٩٤

Derken (kavmi) koşarak onun önüne çıkdı (lar).

– Hasan Basri Çantay

قَالَ أَتَعْبُدُونَ مَا تَنْحِتُونَ ٩٥

(İbrâhîm) dedi ki: «Kendi (elinizle) yontmakda olduğunuz şeylere mi tapıyorsunuz»?

– Hasan Basri Çantay

وَٱللَّهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ ٩٦

«Halbuki siz de, (elinizle) yapageldiğiniz şeyleri de Allah yaratmışdır».

– Hasan Basri Çantay

قَالُواْ ٱبْنُواْ لَهُۥ بُنْيَٰنًا فَأَلْقُوهُ فِى ٱلْجَحِيمِ ٩٧

Dediler: «Onun için bir bina yapın da alevli ateşe atın onu».

– Hasan Basri Çantay

فَأَرَادُواْ بِهِۦ كَيْدًا فَجَعَلْنَٰهُمُ ٱلْأَسْفَلِينَ ٩٨

Bunun üzerine ona bir tuzak kurmak arzu etdiler. Biz ise (Bil'akis) kendilerini (zeliller ve) sefiller etdik.

– Hasan Basri Çantay

وَقَالَ إِنِّى ذَاهِبٌ إِلَىٰ رَبِّى سَيَهْدِينِ ٩٩

(İbrâhîm): «Ben, dedi, doğrusu Rabbime gidiciyim. O, bana yol gösterir».

– Hasan Basri Çantay

رَبِّ هَبْ لِى مِنَ ٱلصَّٰلِحِينَ ١٠٠

«Ey Rabbim, bana saalihlerden (bir oğul) ihsânet» (diye düâ etdi).

– Hasan Basri Çantay

فَبَشَّرْنَٰهُ بِغُلَٰمٍ حَلِيمٍ ١٠١

Biz de ona çok uysal bir oğul müjdesini verdik.

– Hasan Basri Çantay

AYARLAR
Okuyucu